Aytuğ Akdoğan: “Bir ‘hasta’ olarak psikologlar için hizmet veriyorum!”

Önce Ali Lidar ile başladık söyleşilerimize. Amacımız bir şekilde hayatımıza giren kalemleri yakından tanımaktı. Genç yaşta bir çok şiir ödülleri sahibi Harun Atak, aykırı kalem Pemra Oğuz, sosyal medyada tanınmış Dilek Erkılınç, Oğuz Bal ve son olarak; son dönemlerin en çok konuşulan ismi Batuhan Dedde ile devam ettik.

Şimdi de henüz 17 yaşındayken yazdığı ‘Ben Hep 17 Yaşındayım’ ile çok konuşulan, sonrasında ‘Ağladı ve Gözyaşlarını Öptüm’ gibi çok satan kitapların yazarı, sosyal medyada onbinlerin takip ettiği, bir çok dergi, televizyon ve radyo programlarında gördüğümüz Aytuğ Akdoğan. Neyse sözü uzattık. Buyrun efendim…

Görsel

Okur Yazar – Aytuğ Akdoğan Söyleşisi

OKUR YAZAR: Aytuğ Akdoğan metinleri birçok insana ulaşıyor ve okurlar kendilerinden bir şeyler buluyorlar. Hayal eder miydiniz yıllar önce böyle bir şeyi? Nasıl gelişti bu süreç ve ‘benim mutlaka insanlara anlatmam gereken bir şeyler var’ diye mi düşündünüz? Bir de son bir senedir kitaplarınızın çok satmaya başlaması sizi neden tedirgin ediyor?

AYTUĞ AKDOĞAN: İnsanın kendi halinde yaptığı bir yolculukta ya da bir gece vakti esriyerek, kendinden geçerek, içinden bambaşka bir ben, sen, o çıkartarak kaleme aldığı metinlerinin birçok insana ulaşması hiçbir zaman yazarı için ‘kötü’ olarak kabul edilemez ve bu tür bir çılgınlık hiçbir zaman öngörülemez. Kitaplarımın çok satmaya başlaması, farklı dillere çevrileceği yerde Türkiye gibi yeterince enformasyon kurbanı olduğumuz bir ülkenin sisteminde e-kitap olarak yayınlanmak istenmesi ya da birçok kişi yerine herkes tarafından okunabileceği ihtimali benim için bir problem, evet, çünkü bu ‘çokluk’ durumu yazarın üretimine ket vurabilir, onu yaratımından tiksindirebilir. Ben ancak şu an olduğu gibi salt belli kesimlerce takip edilip-okunan genç bir yazar olarak hayatıma istediğim gibi devam edebilir ve yaratımlarımla –kendimle– uğraşmayı sürdürebilirim. Yıllarca piyasadan, sistemden, çok satanlardan, hepsinden, her şeyden nefret ettim, sonunda kendimden de tiksinmeye başlamak istemiyorum, anlıyor musunuz?

OKURYAZAR: Evet, gayet net anlıyorum. Peki, 2009’da yayınlanan ilk deneme kitabınız ‘Ben Hep 17 Yaşındayım’ı neden Erdal Eren’e ithaf ettiniz? Ve sonrasında nasıl tepkiler aldınız?

AYTUĞ AKDOĞAN: Hatırlar mısınız? O zamanlar bir Cem Garipoğlu davası vardı. On sekiz yaşından küçük olduğu için çocuk mahkemesine çıkarılmıştı. O günlerde gelmişti aklıma, ben de tam Erdal’ın ibret olması için kemik yaşı büyültülerek idam edildiği yaştaydım… Bu yüzden yazdığım ilk kitabı –ne yazık ki berbat bir kitaptır– onun yaşayamadıklarına ithaf etmek istedim… Yalnız şunu not düşeyim. Ankara’dan Erdal’ın bir öğretmeninden mail almıştım; bana karnesini ve bazı el yazısı metinlerini göndermişti, epey kıymetliydi benim için…

OKURYAZAR: Aytuğ Akdoğan kendini ne olarak tanımlıyor? Aykırı, uçlarda yaşayan bir adam olabilir mi mesela? Kitabınızda, ‘en büyük zevkim iki mezar arasına uzanıp tütün sarmak’ demiştiniz…

AYTUĞ AKDOĞAN: Aytuğ Akdoğan olarak kendimi sıradan bir ölümlü olarak tanımlıyorum!

OKURYAZAR: Size göre yazmak nedir, yazarlık nedir? Ve ne itmiştir Aytuğ Akdoğan’ı yazmaya? Yaşamınızdaki esin kaynağı kim olmuştur mesela..

AYTUĞ AKDOĞAN: Yaşamımdaki esin kaynağı biri ya da bir şey değil, ‘herkes’ ve ‘her şey’dir bana göre. Bütün o kitapları sırf kendimi ‘vaka’ olarak ortaya koyabilmek adına yazdım ve yazıyorum ve yazacağım! Küçükken psikoloji okumak istedim, puanım yetmedi ve sinemaya yöneldim. Şimdi bir ‘hasta’ olarak psikolog ve psikiyatrlar için hizmet veriyorum! Ve hala delirme olasılıklarını ellerinde barındıran harikulade insanlar/okurlar için yazıyorum…

OKURYAZAR: Babanızın yaşadığı olaydan etkilendiniz sanırım ve hala o güvensiz, kalbi kırık adamı hissediyor sizi okuyan; hatta kitapta Kübalı bir şairin sözleri de var:

“Ben o her zaman kızgın ve yalnız olan çocuğum. Eğer yanlışlıkla başımı okşayacak olursanız, bu imkanı sizin cüzdanınızı çalmak için kullanırım.”

AYTUĞ AKDOĞAN: Evet…

OKURYAZAR: Peki… Şunu sorayım; Geniş bir kitle tarafından sosyal medyada takip ediliyorsunuz. On binler takip etmeye devam ediyor sizi. Ya sizin ‘sosyal medya edebiyatı’ hakkındaki düşünceleriniz? Nereye varır bu serüven?

AYTUĞ AKDOĞAN: Bir boka varmaz. Yüz sene sonra hiçbirimiz yokuz. Bizim yerimize başka ibneler, başka kancıklar gelecek. Hepsi bu. Film çekip youtube’a yüklüyoruz, kitap yazıp e-kitap olarak ipad’lere, iphone’lara yüklüyoruz, ‘twit’ atıp ölümsüz olmak istiyoruz, ancak çok değil, on-on beş sene sonra bu internet araçlarının hiçbiri olmayacak; yerini başka platformlar alacak ve yaptığımız her şey yok olup gidecek.

Dinozorlardan hiçbir farkımız yok. Ama kitaplar öyle değil! Krallar ölür, kütüphanemize koyduğumuz kitaplar ölmez; onlar bir Jimi Hendrix plağı gibi –yirmi sene sonra o plakları çalacak aletlerden de bulamayacağız ya– bizimle her yere gelir, çocuklarımıza ya da diğer piç kurularına kalır… Yani şu yaptığımız röportajın suya yazı yazmaktan ne farkı var?

OKURYAZAR: Bilmem ama şu sözü duymuştum :”Yıllar sonra bu profiller ölü insanların günlükleri olarak kalacak.” Belki suya yazı, belki de suya bir taş atma.. Başka şey sorayım. Kendinizi yazmak için şartlandırır mısınız? “Günde şu kadar yazmalıyım” gibi; yoksa fikirleriniz geliştikçe mi yazarsınız? Ya da sürekli kafanızda cümleler uçuşur mu?

AYTUĞ AKDOĞAN: Boş bir sayfa açıp yazmaya çalışmam; önce aklımdakileri ya da cebimdeki notlarda yazanları derler, sonrasında ne yazabileceğime bakarım. Günde iki bin kelimeye çıktığım zamanlar oluyor, ancak ertesi gün yarısını çıkartıyorum. Bunu sorduysanız şayet!

OKURYAZAR: Yeni projeleriniz var mı?

AYTUĞ AKDOĞAN: Önümüzdeki ay yeni kitabım çıkıyor: 130 sayfa civarında bir roman: ‘Ben, hiçbir şey’ isminde…

OKURYAZAR: Peki, şunu sormak istiyorum. Bir çok ülke gezdiniz. Farklı hayatlar gördünüz, tecrübe ettiniz, yazdınız, dile getirdiniz. Onca ülke onca şehir, Aytuğ Akdoğan’ın favorisi kendini ait hissettiği yer var mı ya da?

AYTUĞ AKDOĞAN: İnsan o kadar gezince, “her yere gidebileceğini, ancak hiçbir yere varamayacağını anlıyor” sadece, en çok…

OKURYAZAR: Klasik soru, merak diyelim. Aytuğ Akdoğan, 10 yıl sonra kendini nerede görüyor?

AYTUĞ AKDOĞAN: Araf..!

OKURYAZAR: Gerek facebook, gerek twitter, gerekse tumblr sayfalarımızda size sık sık yer yermekteyiz. Okur Yazar sayfa oluşumu ve takipçilerine söylemek istedikleriniz son olarak?

AYTUĞ AKDOĞAN: Paylaşımlarınız, yazar ve okurlarla interaktif paylaşımlarınız takdire şayan. Bir gün dergi çıkarmak isterseniz, yardımcı olmak isterim.”

OKURYAZAR: Söyleşi için teşekkür eder başarılarınızın devamını dileriz Sayın Akdoğan…

AYTUĞ AKDOĞAN: Eyvallah…